canlı yayın

Sabrımız tükeniyor! Biz bu coğrafyanın misafiri değil ev sahibiyiz...

01 Mart 2020 Pazar 21:43
sabrimiz-tukeniyor-biz-bu-cografyanin-misafiri-degil-ev-sahibiyiz

İdlib’te insani durumun giderek ağırlaşmaya başlaması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Tahran zirvesinde Rusya Devlet Başkanı Putin’e teklifiyle 17 Eylül 2018 tarihinde Soçi’de, düzenlenen ikili zirvede Türkiye ve Rusya arasında “İdlib’de silahsız bölge” mutabakatı imzalanmıştı. Mutabakata göre; İdlib gerginliği azaltma bölgesi korunacak,

Türkiye’nin gözlem noktaları güçlendirilecek, Rusya da İdlib’de askeri operasyonlar ve saldırılardan kaçınılması için gerekli önlemleri alıp mevcut durumu koruyacaktı. Bunun yanında çatışan taraflara ait ağır silahlar, 10 Ekim 2018 tarihinde silahsızlandırma bölgesinden çekilecek, sonuç olarak 15-20 kilometre derinliğinde silahlardan arındırılmış bölge kurulacaktı. Mutabakatın önemli maddelerinden biri de M4 ve M5 otoyolunun 2018 yılı sonuna kadar güvenliğinin sağlanıp, trafiğe açılmasıydı. Bu noktada İdlib’in stratejik önemi de ortaya çıkıveriyor. M4 karayolu Lazkiye limanından gelip İdlib Serakip bağlantı noktasından M5 karayoluna bağlanıyor bu yol da Halep-Hama-Şam üzerinden Ürdün sınırına kadar uzanıyor. M4 ile ilgili bir başka konu da, Haseke’deki petrol ve doğal gaz sahalarının kontrolünü elinde bulunduran PKK/SDG’ye ABD’nin bu yol üzerinden mühimmat desteği sağlaması. Bu yüzdendir ki, Rus ve Amerikan güçleri bu hat üzerinden sürekli karşı karşıya gelmektedir. Velhasıl, stratejik açıdan önemli olan bu iki karayolu da İdlib’ten geçiyor. Akdeniz bağlantılı bu önemli hattın kontrolünü kaybetmek istemeyen Rejim, Rusya ve İran destekli Şii milisler tarafından mutabakat türlü bahanelerle defalarca ihlal edildi. Eylül 2018’den bu yana yaklaşık 20 bin defa ihlal gerçekleştirildi. Ve yine çatışmasızlık anlaşması çerçevesinde oluşturduğumuz 12 gözlem noktası kuşatılmaya başlandı. Hedef gösterilmeksizin sivil yerleşim alanlarına düzenlenen acımasız bombardımanlardan dolayı yüzbinlerce insan sınırlarımıza doğru hareket etti. Yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye yeni bir göç dalgasının altından tek başına kalkamayacağını muhataplarına iletse de, kayda değer bir destek çıkmadı.

SABRIMIZ TÜKENİYOR

Ocak ayı sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Senegal dönüşü, İdlib’e yönelik bombardımanını artıran, rejimin ayakta kalmasını sağlayan Rusya’ya karşı oldukça açık ve net ifadeler kullandı.

“Rusya ile gerek Soçi gerek Astana’da bazı görüşmeler ve anlaşmalar oldu. Bu anlaşmalara Rusya’nın sadık kalması halinde, biz de aynı sadakatle yola devam ederiz. Şu an itibarıyla maalesef Rusya, Astana’ya da Soçi’ye de sadık değil. Arkadaşlarımız muhataplarıyla görüşmeler yapıyor. Bu görüşmelerde de kendilerine, ‘İdlib’de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor. Bundan sonra ne gerekiyorsa biz de bunu yapacağız.’ diye ifade ediliyor. En son Halep’ten bizim tarafa atışları var. Bunlara biz bir yere kadar sabrederiz, sabrettik ama ondan sonra da biz göbeğimizi keseriz.”

Ama maalesef devam eden saldırılarda Rejim güçleri askerlerimizi şehit etti. Rejim güçlerinin birliklerimize yönelik ilk saldırısında yedi askerimiz bir de sivil vatandaşımız şehit oldu. Bu saldırıların karşılığı misliyle verildi ve yüzlerce rejim askeri öldürüldü. İşin açıkçası askerlerinin ölmesi, tek amacı saltanatını korumak olan Esed’in pek de umurunda olmadı. Bu alçak saldırı sonrası Rusya’dan ise küstahça bir açıklama geldi, “Türk birlikleri, 2 Şubat’ı 3 Şubat’a bağlandığı akşam saatlerinde Rusya tarafına bilgi vermeden İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesinde hareket ettiler hükümet güçlerinin Serakib yerleşim biriminin batısındaki teröristlere yönelik saldırısının hedefi oldu.” Savunma Bakanı Hulusi Akar ise, “Saat 16:13 ve teyiden saat 22:27’de ilgili arkadaşlarımız Rusya tarafındaki ilgili personele bilgi verdi. Bu iletişim ve bilgilendirmelere, tüm bu önlemlere rağmen rejim tarafından gece saat 01:13’te unsurlarımıza karşı ateş açılmıştır” açıklamasıyla Rusları yalanlamış oldu.

LAFA DEĞİL SAHAYA BAKALIM

Artık yapılacak tek bir şey kalmıştı, o da DEAŞ ve PKK terör örgütlerine karşı icra edilen Fırat Kalkanı Harekatı, Zeytin Dalı Harekatı ve Barış Pınarı Harekatında olduğu kendi göbeğimizi kendimiz kesmek. Beklenen çıkış da geldi. Hem Rusya, hem Rejim, hem de İran mesajını net verildi;

“Bir süredir bu saldırılar doğrudan askerlerimizi, dolayısıyla doğrudan Türkiye’yi de hedef almaya başladı. Madem durum bu, öyleyse biz de artık lafa değil, sadece sahadaki gerçeklere bakarak hareket edeceğiz. Şubat ayı sonuna kadar rejimi Soçi Muhtırası sınırlarına, yani gözlem noktalarımızın gerisine çıkartmakta kararlıyız. Bunun için karada ve havada her ne gerekiyorsa çekinmeden, tereddüt etmeden, hiçbir oyalamaya meydan vermeden bunu yapacağız. Bitmez tükenmez toplantıların sonucunu beklemeden hemen şimdi ne yapmamız gerekiyorsa onun adımlarını atacağız. İdlib’de sivil yerleşim yerlerini vuran hava araçları artık eskisi gibi rahat hareket edemeyecektir.”

Erdoğan isim vermeden, Rusya, Rejim ve İran’ın saldırılarına bahane sağlayan Heyet-i Tahrir-i Şam (HTŞ) gibi örgütlere de sert bir şekilde uyarıda bulundu;

“Bölgedeki muhalif gruplardan, başıbozuk hareket ederek rejime saldırı bahanesi verenlere de artık tavizsiz davranacağımızın mesajını ilettik. Geldiğimiz noktada artık kimsenin taşkınlığına, bağnazlığına, satılmışlığına, provokasyonlarına göz yumacak değiliz.”

Bu uyarılar doğrultusunda binlerce asker, zırhlı araçlar, ağır silahlar, savunma sistemleri İdlib’e takviye edildi. Stratejik alanlarda kontrol noktaları oluşturuldu. Rejim güçlerinin Soçi mutabakatı çerçevesinde belirlenen gözlem noktalarının gerisine çekilmemesi karşılığında yapılacak olası askeri müdahaleyi “en kötü senaryo” olarak niteleyen Rusya’ya aldırış etmeyen Türkiye, Suriye topraklarında muazzam güçteki askeri tahkimatına devam etti, etmeye de devam ediyor. Bu kararlı tutum karşısında Kremlin’den, Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan, Türkiye ile İdlib konusunda yeni bir dizi görüşme hazırlığında olunduğunu, hazırladıkları yeni görüşmelerde söz konusu bölgenin gerçekten gerilimi azaltma bölgesi olmasını nasıl sağlanacağı konusunda anlaşmaya varmayı umdukları belirtildi. Dört gün boyunca bakan yardımcısı, asker ve istihbarat yetkililerinden oluşan heyetler arası yapılan görüşmelerde masaya getirilen haritalar, şartlar Türkiye tarafından reddedildi. Zira Soçi mutabakatında İdlib çatışmasızlık bölgesinin sınırları belirlenmişti. Bu belirgin sınıra göre de Türkiye 12 adet gözlem noktası kurmuştu. Müzakerelerde Rusya, -Türkiye’nin asla kabul etmeyeceği şekilde- “değişen şartlara göre” sınırları yeniden belirleme yoluna gitmeye çalıştı. Görüşmeler hafta içi de devam etti. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin’in 5 Mart’ta bir araya gelerek bir yol haritası çizmesi bekleniyor. Bu kapsamda ay sonuna kadar Rejim güçlerine, çatışmasızlık bölgesi sınırlarının dışına çekilmesi için verilen süre, ikili zirve sonrasına kadar uzayabilir.

Bir yandan Rusya ile müzakereler sürerken diğer yandan da Suriye Milli Ordusu (SMO) ile Rejim güçleri arasındaki çatışmalar devam ediyor. Stratejik açıdan önemli M4-M5 bağlantısının olduğu Serakib’e 10 kilometre mesafedeki el-Neyrab, Şubat ayı başında düşen Serakib, yoğun Türk top atışları desteğiyle muhalifler tarafından ele geçirildi. 



Haber okunma sayısı: 3434

htmlPaginator

YORUM EKLE

Yorum Başlığı

Yorum

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.

YORUMLAR

  • Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.

DİĞER HABERLER