canlı yayın

TÜRK EKONOMİSİNDE BULUNAN MİKROPLAR 2

22 Ocak 2019 Salı 11:32
-turk-ekonomisinde-bulunan-mikroplar-2-

Tokat belediye Başkan adayı Alparslan Akyüz, ‘Hukukun üstün olmadığı bir ülkede reel ekonomiden bahsedilemez. Aynı zamanda ekonomik büyümeden de bahsedilemez. Hakkı üstün tutan bir ekonomi anlayışı güçlü siyaset ve güçlü meclisle olur.

Saadet Partisi Tokat belediye Başkan adayı Alparslan Akyüz, Türk ekonomisinde bulunan mikroplar(1) in devamı olarak şu konulara değindi.

4- Bankacılık sistemi:
Ülkemizde ve dünyada uygulanan bankacılık sistemi riba yoluyla bir sömürü aracı olarak kullanılmaktadır. Asli görevi iş yapma gayretinde bulunan özel veya tüzel kişilere kaynak sağlamak olan kurum olması gerekirken zulüm aracı bir kurum görevini yürütmektedir. Bunun panzehiri kar ortaklığı sistemidir. Bu ifademden de Katılım Bankacılığı aklınıza gelmesin çünkü onlarda maalesef riba kuyusuna düşmüşlerdir. Kar dediğimiz işin içinde mutlaka risk olmalıdır. Hâlbuki ülkemizde uygulanmakta olan tüm bankacılık sektöründe sıfır risk mevcuttur. (Devlet bankaları hariç, bakınız görev zararları.) Ülkemizde bulunan tüm kredi kuruluşları müteşebbisin elini kolunu bağlar ve boks ringine çıkarır. İşin sonunda ringde dayak yiyen müteşebbise bir dayakta kendisi atar. Bizim milletimiz çalışkandır, gayretlidir, üretkendir. Böyle cengâverlerin olduğu bir millet tabii ki kredi kullanacaktır. Ama sıfır riba ile olmalıdır. Kredi veren kuruluş yatırımcının yaptığı işe ortak olur ve sonucunda elde edilen kara ortak olur. Bankaya birikimlerini yatıran mudide yatırdığı parayı hangi projeye yatırdığını bilir ve elde edilen kardan hissesini alır. Bu düşüncelerle adil ekonomik düzen kapsamında Milli Görüş hükümetlerinde DESİAB isimli finans kuruluşu kurulmuştur. Kooperatifler ve çok ortaklı şirketlerde bu tür finans kurumlarının kaynak noktalarıdır. Kaldı ki İslam Birliğini en kısa zamanda tesis etmesi gereken Ülkemizin ve dünya Müslümanlarının ellerinde bulunan emtialar nedeniyle çok ciddi kaynakları zaten mevcuttur. Özetle unda yağda şekerde aslında mevcuttur. O zaman eksik olan nedir? Hakkı üstün tutacak bir USTA.
5- Darphane/Merkez Bankası:
Ülkemizde bulunan emtia (gerçek değeri olan maddeler altın, gümüş, petrol ve diğer yer altı kaynakları ile birlikte ülkenin üretim gücü) miktarı kadar kâğıt para basma görevi bulunan merkez bankamız çıkarılan yasalarla bağımsızlığı güçlendirilmiş olmakla birlikte yinede bağımsız kararlar alamayan bir kurum hüviyetindedir. Merkez Bankası emir komuta ile değil elinde ki emtia miktarına göre hareket etmelidir. Peki, bu emtia nasıl merkez bankamızın kasasına girecek? Öncelikle küresel kapitalizme uyum sağlamış ülkelerin (ki ülkemizde bu ülkeler içindedir) altın rezervleri İngiltere ve ABD merkez bankası kasalarında bulunmaktadır. Küresel kapitalizm bunu emretmektedir. Bu keyfiyetin dışında olan ülkelerde mutlaka operasyonlar yapmaktadırlar. Mesela yakın zamanda Libya’da olan hadise budur. Libya’nın tüm altın rezervi kendi ülkesinin merkez bankasının kasasında idi. Belki dikkatinizi çekmiştir sözde darbecilerin ilk işgal ettikleri yer, Libya merkez bankası olmuştur. Gelin altınla değeri ölçülen İslam parası basalım fikrinin altyapısı işte bu küresel kapitalizme karşı bir duruş mahiyetindedir. Bu fikri ilk ortaya atan Prof. Dr. Necmettin Erbakan dır. Libya lideri Muammer Kaddafi bu olayı kavradığı zaman iktidarını kaybetmiştir. 
Şunu söylemek istiyorum ki ülkemizin altın rezervleri; swap yapıyoruz, dünyada ki en gelişmiş en güvenli bankalarda altınımızı saklıyoruz bahaneleri ile yurtdışında tutulmamalıdır. Bu rezervlerin mutlaka ülkemize geri dönüşü sağlanmalıdır. Yeter mi tabii ki yetmez, İslam ülkeleri merkez bankaları ile İslam Merkez Bankası adı altında yeni bir banka kurulmalıdır. Dünyanın emtia gücü en fazla olan söz konusu İslam ülkeleri ve bankaları küresel kapitalizmin esaretinden kurtulduğu gün yeni bir dünya kurulmuş olacaktır. 
6- Döviz:
Uluslararası ticaret yapmak ekonomik bir mecburiyettir. Dünyanın her yerine mal satmak, mal almak gözünü daldan budaktan esirgemeyen milletimiz için olmazsa olmaz bir durumdur. Günümüzde Amerikan doları ve Avrupa birliği parası dünya genelinde geçer akçedir evet. Dolayısıyla döviz ihtiyacımız olduğu da açıktır. BU konunun kesin çözümü de yine üretim gücü ile alakalı bir durumdur. Ülkemiz ileri teknoloji ürünü ihracatında %2 (dünyada 102. sıradayız) gibi bir oranla maalesef zayıf bir durumdadır. Bu oran mutlaka artırılmalıdır elbette ama şunu da mutlaka prensip edinmek durumundayız ki döviz geliri olmayan özel ve tüzel kişilere döviz yoluyla borçlanma kolaycılığı sağlanmamalıdır. Son yıllarda ithalata dayalı büyüme tercih edilmişse de ivedi olarak bu duruma son verilmelidir. İthalat yolu ile büyüme ileri teknoloji üreticisini zaafa uğratan bir uygulamadır. Son yıllarda özellikle hizmet sektöründe gerçekleşen büyüme oranının yüksekliği de hep bu ithalata dayalı zafiyetimizin bir göstergesidir.
7- İhale Yasası:
İktidar sahipleri kayıt dışı ekonomiyi sevdiği gibi ihale mevzuatında da rahat olmayı sever. Siyasi güç bende ise hemen her konuda olduğu gibi, devlet yatırımlarını dağıtırken de para gücü bende olsun ister. AB hedefi olan iktidar sahiplerinin kayıt dışılık ve ihale yönetmeliği konusunda fikri tamamen üçüncü dünya ülkesi davranışı sergilemektedir. Hakkı üstün tutan bir ihale mevzuatı mutlak surette tesis edilmelidir. 
8- Denk Bütçe:
Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarında 1926 dan 1938’e kadar denk bütçe yapmış ve bu konuda özgüveni yüksek olan bir ülke haline gelmiştir. 1929 krizi sebebiyle yaklaşık 2 yıllık bir dönemi saymazsak bu hedeflere ulaşılmıştır. Üstelik denk bütçe yaptığı dönemlerde ülkede ki büyüme oranı en yüksek seviyelere ulaşmıştır. 2. Dünya savaşı dönemini saymazsak 1947 (15.3.1950 resmi evrak bilgisidir ama ilk görüşmeler 1947 de başlamıştır) yılında gerçekleşen Fulbright Anlaşması ve devamında gelen Marshall yardımları ile birlikte denk bütçe idealinden vazgeçilmiştir. Başbakan Adnan Menderes, 1956 yılında yaptığı bir konuşmada, "Amerika denk bütçe mi yapıyor ki, benim gibi fukara denk bütçe getirecek" diyerek bu konu hakkında ki düşüncesini beyan etmiştir. Liberal ekonomi modeline göre denk bütçe hedefi, hızlı büyüme hedefi ile çelişiyordu ve vergi dışında finansman araçlarını kullanırken denk bütçe politikasını sürdürmek zordu mantığı günümüze kadar süregelmiştir. Bu süreçte konunun ne kadar önemli olduğu 54. Hükümet tarafından dile getirilip yüzyılın sonunda tekrar denk bütçe yapılmış ise de bu keyfiyet rantiyeci kesimin hoşuna gitmemiştir. Çünkü denk bütçe yapmamanın diğer bir anlamı, ey rantiyeciler benim ülkemin bütçesinde bu yıl şu kadar açık var ve ben bu parayı sizden alacağım size de şu kadar riba ödeyeceğim demenin ekonomik tarifidir. Daha önce yapıldığına göre bu yine yapılabilir ve yapılmalıdır. Denk bütçe demek Hakkı üstün tutmak demektir. 
9- Eğitim:
Ülkemiz Milli Eğitim politikası insana yatırım yapmayan bir modele sahiptir. Dünyada ki tüm olaylara gerçek bir gözle bakan nesil yetiştirmek esas gayemiz olmalıdır. Küçük yaşlardan itibaren çocuklarımızın gerçek yetenekleri keşfedilmeli ve buna göre yönlendirme yapılmalıdır. Ülke ekonomisinin ayağa kalkması ancak imanlı ve ilim sahibi gençlerin varlığı ile mümkündür. 
10- Hukuk:
Açıklamanın sonunda Saadet Partisi Tokat belediye Başkan adayı Alparslan Akyüz, ‘Hukukun üstün olmadığı bir ülkede reel ekonomiden bahsedilemez. Aynı zamanda ekonomik büyümeden de bahsedilemez. Hakkı üstün tutan bir ekonomi anlayışı güçlü siyaset ve güçlü meclisle olur. Güçlü bir Siyasi partiler kanunu, güçlü bir seçim kanunu ve güçlü Türkiye Büyük Millet Meclisi bu alanda ki eksiklikleri mutlaka düzeltecektir’ dedi.

 

TÜRK EKONOMİSİNDE BULUNAN MİKROPLAR (1)

http://www.bakisgazetesi.com/haber/guncel_1/turk-ekonomisinde-bulunan-mikroplar-1/1642.html

 


 

Haber Kaynağı: BAKIŞ



Haber okunma sayısı: 1898

htmlPaginator

YORUM EKLE

Yorum Başlığı

Yorum

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.

YORUMLAR

  • Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.

DİĞER HABERLER