canlı yayın

CEMAL İNCESOYLUER

28 Mart 2016 Pazartesi 08:41
cemal-incesoyluer

Öyle bir geçer zaman ki…

 Öyle bir geçer zaman ki…
 

Bu başlıkla bu yazıyı, minik düzeltme ve eklemelerle yeniden yayınlıyorum.

Bunun sebebi, aradan 6 ay geçmesine rağmen, ne yaşadığımız ülkede, ne bu şehirde nede hayatımızda fazla bir değişiklik olmadı.

 

Terör, son çırpınışlarının verdiği “can havliyle” gözünü kan bürümüş halde, hiçbir sınır tanımadan kanlı eylemlerini yapıyor.

 

Sözün bittiği yerdeyiz.

 

Ülke olarak, şehir olarak ve toplum olarak bir virajın ucundayız. Bir takım kararlar vermek durumundayız. Arkadaşlık ve dostluk adına da önemli kararlar almanın arifesindeyiz.

 

Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu’nun “şehr-i emin” makamına seçildiğinin ikinci yılını 5 Nisan’da idrak edeceğiz. Bir sağlama yapılacak, gerçekleşen projeler, devam eden hizmet ve yatırımlar, kalan 3 yıl içerisinde startı verilecek projeleri bir kez daha Başkan Eroğlu tarafından belki 5 Nisan’da dinleyeceğiz.

Tokat Medyası için bu kolay. Çünkü, bütün çalışmalar an be an takip ediliyor.

 

Esas sorun, Tokat dışında yaşayan gazeteci, yazar ve bu şehirle ilgili sol yanında sızı duyanlar içindir.

Bu hemşerilerimizin Tokat’a dair takipleri çok zordur.

 

Mesela Sevan Çamlıca… Yerel bir gazetede bir yazısı yayımlandı. Üzüldüm. Bunca yılın “magazin gazetecisi” nasıl olur da sağlamasını yapmadığı mevzularda, üstelik kurduğu cümlelere yansıyan bir önyargı şehvetiyle böyle bir yazı kaleme alır.

 

Sevan yazmış, bize de okumak düştü.

 

Başlıklar halinde çıkardığı konuları tek tek biliyorum. Başkan Eyüp Eroğlu’nun 2014 seçimlerinde“projeler/vaatler” şeklinde halka dağıttığı bilgilendirme broşüründen alınıp, bak “bunlar yapılmadı, Tokat’taki gazeteciler niye sormayı akıl edemiyor” türünden cümleler kurarak, şahsen beni çok eğlendirdi. Oysa, söz konusu sunduğu o başlıkların yüzde sekseni gerçekleşmiş, hatta hizmete dahi girmişti.

 

Sevan’ın bunları bilmesi mümkün değildir, diyebilirsiniz…

 

Bilmiyorsa, ya yazmayacak, yazacaksa gerçeklerin peşinden gidip öğrenecek.

Ayrıca, tecrübeli bir gazeteci olarak, ikide bir Tokat Medyasına gazetecilik üzerine ahkam kesmek yerine, kendi düşüncelerini anlatması, baktığı zaviyeyi haber ve yazılarıyla göstermesi daha ahlakidir.

Tokat’ın yerel gazetelerinde çıkan haberleri kendisine kılavuz etmesine rağmen, bu değerleri mihmandarların yol göstericiliğine itirazını da anlamak mümkün değil.

 

Sevan’ın tam da burada yapacağı şey kendi gözlemlerine başvurmak olmalıydı.

 

Yani bizahmet, Tokat’a gelip, eline de mahut bilgi broşürünü alıp bizzat kendi bu şehrin sokaklarını adımlamalıydı. Sonra da, yazısını yazıp acımasız eleştirilerini yapmalıydı. Bu bir yöntemdi.

Bunun yerine, siyası hars, ideolojik önyargı ve Tokat’la bir hesaplaşma adına, belediye üzerinden yürümemeliydi. Yazısında bu o kadar açık ki, yazısını okuduğunuzda “mızrak çuvala sığmayacak kadar” bas bas bağırıyor.

 

Tokat Medyasına yönelttiği suçlama, üstten bakma ve küçümseme ifadelerine takılmış değilim.

Çünkü,Sevan’ı Çamlıca’yı bu şehir tanımıyor.

 

Hassaten ben tanıyorum. Bende, “Orhan Gencebay’ın nasıl çapkınlık yaptığını anlatan, onun bunun özel hayatını deşifre eden” yazılarından biliyorum.

İyi bir kalemi vardır Sevan’ın. Meramını çok güzel anlatır.

 

Haberciliğini bilmiyorum. Belki ben rastlayamadım, bildiğimiz anlamda imzalı bir haberini okuyamadım. Belki, yazarlığı aynı zamanda habercilik sanıyordur. Böyle sanıyorsa, burada mesleki bir polemiğin kapısını aralamaya gerek yok. Beyhude bir uğraş olacaktır.

 

Eğer Sevan, lütfedipte yayınlanmış imzalı bir haberini gönderirse, Tokat’taki haberci arkadaşların yaptıkları haberlerle bir kıyaslama imkanı bulurum.

 

Çünkü bu şehirde, kendisi gazeteci olmayıpta gazetecilik üzerine ahkam kesen kişi/kişiler var, zaten. Birde Sevanla mesleki tartışma içerisinde olmak istemem.

 

Sevan Çamlıca’nın, Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu’ndan bir özür borcu vardır. Eroğlu’ndan özür dilerken. O’nu eleştirdiği için değil, bu özür. Yalan yazdığı için, sağlamasını yapmadığı, doğruluğunu teyit ettirmediği bilgileri bir saldırı şehvetiyle köşesine taşıdığı için. Hatta, yazdıklarının doğru olduğuna inanıyorsa şayet, mutlaka Tokat’a gelmeli, bizim misafirimiz olmalıdır.

 

Aynı şekilde, Tokat’taki gazeteci arkadaşlardan da özür dilemesini bekliyorum.

 

Genel kuraldır, başkasını kötüleyerek kendinin iyi olduğunu kanıtlayamazsın.

Aynı işi yapıyorsan, farklı ve daha iyisini yaparak, diğerinin kötü olduğunu göstermek mümkündür.

Sevanın vicdanı, söylediklerimi en azından düşünmesine ve belki de yazdıklarını yerinde görmeyi gerekli kılacaktır. Biliyorum ki, önyargı ve siyasi libasına rağmen, fikri namus ilkesine uyacaktır.

 

DİL YARASIDIR, EN ÇOK İZ BIRAKAN

 

Söylediklerimiz, dille yaraladıklarımız, iftira kıvamında yalanlarımız.

Dostlukları “pamuk ipliği” ne bağlı olanlar, ne dost biriktirebilirler, nede dostlarına güven verebilirler.

Öfke ve hırsın şehvetine kapılanlar, en başta dostlarını yaralarlar.

Sonra birde bakarsınız ki yalnızdırlar, kalabalıklar içerisinde biçaredir.

İşte bunun özetidir, “Öyle bir geçer zaman ki” sözü.

Birkaç sezon süren bir dizinin adıydı. Hikayesi sağlamdı. Reyting sorunu yoktu. Oyuncuları mükemmel iş çıkarmış, belki bir sinema filmi düşüncesi de oluşmuştu.

Sevdiğim bir dostum, böyle bir uçarılık yaptı.

Bir öfkenin şehvetiyle, hem iftira attı, hem de hakaret etti.

Silmedim, silemedim O’nu.

Hakkındaki dedikoduların üzerine atlayıp, dillendirmedim.

Yani, O’nun bana yaptığını ben O’na yapmadım.

Çıktığı yolda yaralanmasını, saçma-sapan dedikodularla örselenmesini, bulunduğu konumda heyecan ve azminin tükenmesini, Tokat’ta önemli bir aktör olacakken yolunun kesilmesini istemedim.

Yani, tıpkı O’nun yaptığı gibi kızgınlığın şehvetiyle dedikodu, yalan ve iftirayı mubah görmedim.

Sevgim dumura uğradı. Saygı konusunda ikircilik yaşadım.

Vefanın İstanbul’da bir semt adı olmadığını bir kez daha tavsiye etmek adına, susmayı yeğledim.

En çokta utanmasını bekledim.

Aslında derdimiz ortak.

Birbirimizden hiç hazzetmediğimiz bazı Tokatlı arkadaşlarla da ortak değerimiz bu şehirdir.

Bu şehrin birikimleri, değerleri, tarih ve kültürel mirasıyla, bu asırda da yeni medeniyetlerin uğrak yeri olmasına dair arzumuzda anonimdir.

Ve fakat, illa da dil yarası yok mu, o hep sol yanımızın sızısıdır.

Esirimiz olan kimi sözler, ağzımızdan çıktıktan sonra bizi tutsak ediyorsa, bunun üzerine bir hayli

düşünmemiz gerekir.

Çünkü, öyle bir geçer zaman ki, cinin şişeden çıktığı gibi, dönüşü olmayan bir yola revan oluruz.

Dostlukları, arkadaşlıkları yitiririz.

Tokat Gazeteciler Cemiyet Başkanı Tarih: 27-03-2016 

 

Haber Kaynağı: YHA

Haberin etiketleri:

Cemal, cemiyet, Yazı, Kalem


Haber okunma sayısı: 2158

htmlPaginator

YORUM EKLE

Yorum Başlığı

Yorum

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.

YORUMLAR

  • Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.

DİĞER HABERLER